Pilatesin temel hedefi nedir ?

Arda

New member
Pilatesin Temel Hedefi Nedir? – Bedeni Güçlendirmekten Öte Bir Denge Arayışı

Bir arkadaşım geçenlerde şöyle dedi: “Pilates bana sadece esneklik kazandırmadı, kendimi yeniden tanımamı sağladı.” Bu cümle kulağa kişisel gelişim sloganı gibi gelebilir ama aslında toplumsal bir gerçeği işaret ediyor: Pilates, yalnızca kasları değil, bireyin sosyal bağlarını, beden algısını ve kimliğini de şekillendiriyor. Özellikle kadınlar için güçlenmenin, erkekler içinse yeniden tanımlanmış bir denge arayışının alanı haline geldi.

Bu yazıda pilatesin temel hedefini — yani “beden ve zihin bütünlüğünü” — toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf dinamikleri içinde ele almak istiyorum. Çünkü pilatesin hikayesi sadece matın üzerinde değil, sosyal dokunun içinde yazılıyor.

Pilatesin Kökeni: Bir Direnişin Hikâyesi

Pilates, 20. yüzyılın başlarında Joseph Pilates tarafından geliştirildi. Almanya doğumlu Pilates, I. Dünya Savaşı sırasında savaş esirlerine hareket egzersizleri yaptırarak bu sistemi tasarladı. Yani pilatesin doğuşu, hem fiziksel hem psikolojik iyileşmeye yönelik bir direniş biçimiydi.

Ancak bu teknik Batı toplumunda hızla sınıfsal bir dönüşüm geçirdi. Başlangıçta rehabilitasyon aracı olan pilates, 1980’lerde özellikle üst sınıf kadınlar arasında “elit bir fitness biçimi” olarak popülerleşti. Bu, sosyolog Susan Bordo’nun (1993) belirttiği “bedenin denetimi kültürü”yle örtüşür: Beden, toplumun statü göstergesi haline gelmiştir.

Yani pilatesin temel hedefi olan “denge ve bütünlük”, zamanla ekonomik ve estetik normların gölgesinde yeniden şekillenmiştir.

Kadın Bedeni: Güçlenmek mi, Uyum Sağlamak mı?

Pilates bugün çoğunlukla kadınlarla özdeşleştiriliyor. Bunun nedeni, hem medyanın hem de fitness endüstrisinin “zarif, sıkı, disiplinli kadın bedeni” imajını öne çıkarması. Ancak bu durum, kadının kendi bedenini sahiplenme mücadelesini karmaşık bir hale getiriyor.

Birçok kadının pilatese başlamasındaki motivasyon, sadece fiziksel değil duygusal: Doğum sonrası toparlanma, beden algısını yeniden inşa etme, stresle baş etme… Yani pilates, empatiyle yoğrulmuş bir iyileşme süreci.

Öte yandan feminist yazar Naomi Wolf’un “Güzellik Miti”nde vurguladığı gibi, kadın bedeni toplumsal bir sahnedir. Pilates stüdyoları bazen farkında olmadan bu sahneyi yeniden üretir. Estetik odaklı, pahalı üyeliklerle sunulan dersler; “sağlık” adı altında yeni bir güzellik normunu destekleyebilir.

Ama işin bir de diğer yüzü var: Pilates, kadınlara kendi bedenlerinin uzmanı olma şansı tanıyor. Journal of Bodywork and Movement Therapies (2020) dergisinde yayımlanan bir araştırma, pilates yapan kadınların vücut farkındalığı ve özsaygılarında belirgin bir artış olduğunu gösteriyor. Yani evet, sistem çelişkili; ama güçlenmenin başladığı yer, farkındalığın ta kendisi.

Erkekler ve Pilates: Gücü Yeniden Tanımlamak

Erkekler pilates denilince genellikle “fazla nazik” ya da “yavaş” bir egzersiz olarak düşünür. Oysa tarihsel olarak pilates, erkek askerlerin ve dansçıların performansını artırmak için geliştirilmişti. Günümüzde bu önyargı hâlâ sürüyor — çünkü erkeklik normları, bedeni güçlendirirken duygusal esnekliği reddediyor.

Ancak yeni kuşak erkekler, pilatesi farklı bir bakışla benimsiyor. Çözüm odaklı, stratejik düşünen erkekler için pilates, bedeni mühendislik gibi analiz etme alanına dönüşüyor: kas dengesi, nefes kontrolü, hizalanma… Bu yaklaşım, toplumsal olarak erkeklere yüklenen “kontrol et” kültürünü dönüştürüyor. Çünkü pilates, bedeni kontrol etmek değil, bedenle uzlaşmak demektir.

Bu dönüşüm, maskülenliğin de esnemesi anlamına geliyor. Erkek bedeni artık yalnızca güç değil, denge ve uyum üzerinden tanımlanabilir hale geliyor.

Sınıf ve Irk Eşitsizlikleri: Erişimin Rengi

Pilatesin sosyolojik boyutunda bir başka kırılma noktası da erişim meselesi. Bugün pilates dersleri genellikle orta ve üst sınıflara hitap ediyor. Türkiye’de bir reformer dersi ortalama 400-800 TL arasında değişiyor. Bu ekonomik bariyer, beden sağlığını bir ayrıcalığa dönüştürüyor.

ABD’de yapılan Pilates Method Alliance (2019) araştırması, pilates yapanların %80’inin beyaz, şehirli ve üniversite mezunu olduğunu ortaya koydu. Yani bu pratik, belirli bir sosyal çevreyle sınırlı kalıyor.

Fakat son yıllarda “community-based pilates” (topluluk odaklı pilates) girişimleri bu durumu değiştirmeye başladı. Düşük gelirli mahallelerde gönüllü eğitmenlerin düzenlediği ücretsiz dersler, pilatesi yeniden doğuş amacına, yani herkes için dengeye geri taşıyor. Bu noktada pilates, bir ayrıcalık değil, dayanışma aracına dönüşüyor.

Pilatesin Gerçek Hedefi: Bedenle Toplum Arasında Bir Barış

Pilatesin temel hedefi “beden-zihin bütünlüğü” olarak tanımlanır. Ancak bu bütünlük, bireysel bir hedef olmanın ötesine geçebilir. Çünkü bedeni anlamak, toplumu anlamanın da bir yolu.

Kadınlar pilatesle bedensel farkındalık kazanırken, erkekler duygusal esnekliği öğreniyor. Sınıfsal engeller aşıldığında, herkes bedeniyle yeniden ilişki kurabiliyor. Renk, cinsiyet, yaş fark etmeksizin herkesin içinde aynı temel kaslar, aynı nefes ritmi, aynı yaşam enerjisi var. Pilates bu ortaklığı hatırlatıyor.

Benim kişisel deneyimim de bu yönde. Bir gönüllü merkezinde farklı yaşlardan kadın ve erkeklerle pilates dersleri yaptım. Emekli bir öğretmen “İlk defa nefes aldığımı hissettim” dediğinde, orada sadece beden değil, bir hayat da hizalanmıştı.

Forum Tartışması: Kimin Dengesi Daha Kıymetli?

Şimdi bu forumda sormak istiyorum:

– Pilatesin hedefi bireysel mi, yoksa toplumsal bir iyileşme biçimi mi?

– Kadınlar bedeniyle barışırken, erkekler kontrolü bırakmayı öğrenebilir mi?

– Ekonomik engeller ortadan kalksa, herkes kendi dengesine ulaşabilir mi?

Belki de pilatesin asıl gücü, bu soruları sormamızı sağlamasında. Çünkü pilates bir “hareket sistemi” değil, bir farkındalık pratiği.

Sonuç: Denge, Sadece Kaslarda Değil, Toplumda da Gerekli

Pilatesin temel hedefi, zihin ve bedenin uyumudur. Ama derinlemesine baktığımızda, bu uyumun toplumsal bir yansıması da var: kadınla erkeğin, güçle zarafetin, bedenle bilincin, bireyle toplumun uyumu.

Gerçek denge, herkesin kendi nefesini bulabildiği bir dünyada mümkün.

Ve belki de pilatesin en büyük öğretisi şu:

Denge, bir duruş değil; değişime rağmen ayakta kalabilme becerisidir.